|
||||||||||||||||||||||||||||||||
|
SIKIŞIK RUHLARIN ÇAĞRISI!
1
Şubat 2012 Çarşamba günü arabayla İzmir’e gidiyordum. Birlikte yolculuk
ettiğim iki genç anne ve onların 8 yaşlarındaki kızları ile
ilerliyorduk. Kızların gelip geçen arabalara el sallayıp, sonra da o
araba yaklaşınca çömelip saklanmaları şeklindeki eğlencelerinin mutluluk
titreşimleri içinde harika bir yolculuğun ortasında telefonum çaldı.
Arayan, İzmir’de oturduğum zamanlarda çalıştığım bir danışanımdı.
Danışanım (A diyelim) o zaman bir firmada müdür olarak çalışıyordu.
Şimdilerde ise büyükçe bir fabrikada müdürlük yapıyormuş.
“Fadime Hanım ne zaman İzmir’e geliyorsunuz” dedi. Ben de “şu anda
İzmir’e doğru geliyorum” dedim. Önce hafif bir şaşkınlık duraklaması
oldu ve “gerçekten mi?” dedi. “Evet, gerçekten yoldayım, beş kişilik bir
kadınlar grubu olarak geliyoruz, hayrola ne için sordun” dedim. O da
şunları anlattı:
“
Fadime Hanım benim şimdi çalıştığım fabrikanın üç ortağı vardı.
Ortaklardan biri geçtiğimiz zamanlarda öldü. Onun ölümünden beri
fabrikada işler ters gitmeye başladı. Başka firmalarla yaptığımız iş
bağlantılarımız bir şekilde bozuluyor. Sipariş iptalleri geliyor ki bu,
bugüne kadar hiç yaşamadığımız bir durum. İşler neredeyse durma
noktasına geldi. Fabrikadaki lambalar zaman zaman kendiliğinden yanıp
sönmeye başladı. Bu durum bazı çalışanları tedirgin ediyor. Yaptığımız
açıklamalar onları teskin etmeye yetmiyor. Ciddi bir yatırım yaparak
yurt dışından işleri daha da hızlandıracak bir makine aldık. Bu makine
en fazla on beş günde kurulurmuş. Fakat bizim makine bir buçuk aydan
beri bir türlü çalıştırılamıyor. Makineyi kuran ekip son derece
profesyonel ve bize, ‘biz böyle bir durumu daha önce hiç yaşamadık. Biz
de anlamıyoruz ne olduğunu, her gün bir aksilik çıkıyor. Ya bir parça
kırılıyor, ya şu oluyor, ya bu oluyor’ şeklinde açıklama yapıyorlar. Bu
durum ve diğer fenomenler, iş bağlantılarındaki iptaller falan benim ve
birlikte çalıştığım iki arkadaşımın da (diğer müdüre B ve yardımcılarına
D diyelim) fabrikada psişik fenomenlerin olabileceğini düşünmemize neden
oldu. Bu olasılıktan fabrikanın iki ortağına bahsetmeye çalıştım fakat
onlar böyle bir şeye asla inanmıyorlar. Bize ‘ne yapın edin şu işleri
yoluna sokun’ diyorlar. Biz de gerçekten psişik bir şeyler oluyorsa buna
bir çare bulmak bize düştü diyerek kimden yardım alabiliriz dedik ve
aklıma siz geldiniz. Burada böyle bir çalışma yapar mısınız? Yalnız
çalışma yapacaksanız bunu akşam saat 18.00’den sonra yapmamız lazım.
İşçiler gittikten sonra çalışmak daha doğru olur.” Dedi.
Olur, tabi neden olmasın diyerek çalışma yapacağımız günü
kararlaştırdık. Bu arada şunları düşündüm: Muhtemelen ölen ortağın ruhu
ışığa gidemedi ve fabrikaya takılı kaldı. Bu olayların sebebi onun
takılı kalan ruhu olabilir. Belki de işyerine çok fazla bağlıydı ve
ayrılamadı, ya da başka bir sebeple burada kalmayı seçmiş olabilir. Ama
çalışmayı yaptığımda durumun bu olmadığı gayet net ortaya çıktı. Durumun
ölmüş olan ortakla hiçbir ilişkisi yoktu. O, gitmesi gereken boyuta
ulaşmıştı.
O gün
geldiğinde gittim. Önce makinenin durduğu o devasa alanı müdür B ile
birlikte dolaştım, gerçekten de inanılmaz bir ağırlık vardı ortamın
enerjisinde. Buraya gelmeden önce muhtemelen A ile çalışır, onun
aracılığıyla oradaki enerjilerle irtibata geçer ve gitmelerine rehberlik
ederim diye düşünmüştüm. Çünkü B ve D’yi hiç tanımıyordum. Ancak alanı
dolaşırken kiminle çalışmam gerektiği netleşti. B ile çalışmalıydım.
B’nin enerji alanında müthiş bir hareketlenme başlamıştı. Çalışmaya
geçmeden önce yine de emin olmak için A, B ve D ile olağan testimi
yaptım ve evet, B ile çalışmam gerekiyordu.
B’nin enerji alanında, B yedi sekiz yaşlarındayken ve kendini çok yalnız
hissettiği bir anda bağlanmış bir varlık enerjisi vardı. Bu varlıksal
enerji bedenini bırakmış yani ölmüş ve kendini çok yalnız hisseden bir
kadına aitti. Bu enerjiyle olan diyalogum sırasında B dedi ki, “sağ
omzuma başka bir enerji geldi” ve diyor ki ‘onlardan çok korkuyorum,
lütfen beni de göndersin, ben de gitmek istiyorum, bana da yardım
etsin.’ O enerjiye dedim ki ‘tamam biraz bekle, sana da yardım edeceğim
ama şartlarımı biraz sonra konuşacağız.’ Ve ardından diyalogumun sürdüğü
bedensiz varlığın yani kadının enerjisini ışığa gönderdik.
Sonra
da B’nin sağ omzuna gelen enerjiyle diyaloga geçtim. Ona yardım
edeceğimi ancak çok korktuğu varlıklarla konuşmama aracılık etmesi
gerektiğini söyledim. Önce buna hiç yanaşmak istemedi. Beni bir an önce
gönderin, onlar çok tehlikeli, onlardan çok korkuyorum deyip durdu. Ben
de bütün kararlılığımla, evet bunu yapabileceğimi ama onun da bana
yardım etmesi gerektiğini söyledim. En sonunda razı oldu. O korktuğu
enerjilerin nerede olduğunu sordum. Bir türlü kurulumu tamamlanamayan
makinenin olduğu alanın sağ köşesinde durduklarını söyledi. Kaç taneler
dedim. Yukarıda iki taneler dedi. Ona tüm çevreyi taramasını istedim ve
ben de psişik olarak fabrikanın oturduğu alanı taramaya başladım.
Algılarımdan hiç bahsetmemişken, söyledikleri şeyle algıladıklarımın
aynı olduğu ortaya çıktı.
O iki
varlıkla kurduğumuz diyalog ve çalışmanın bütününden açığa çıkan durum
şuydu. Beş yüz yıl kadar önce, tam da bu alanda bir Rum tapınağı varmış.
Tapınak göçük altında kalmış ve pek çok din adamı öldüğünü bile fark
edememiş. Bir kısmı hala orada yaşadığını zannediyordu. B’nin sağ omzuna
gelen ve onun korktuğu iki varlık ise artık öldüklerini fark etmişlerdi
ve ruhsal dünyaya gitmek istiyorlardı. Ancak nasıl gideceklerini
bilemedikleri için orada sıkışıp kalmışlardı. Anlaşıldı ki asıl korku
içinde olanlar B’nin sağ omzuna geleni korkutanlardı. Korktukları için
ikisi birlik olup etrafta gördükleri diğerlerini tehdit ediyordu.
Hala
yaşadığını zannedenler ise kitap okuyorlar; ritüellerini, ibadetlerini
yapıp sanki hayattaymışçasına günlük işlerini yerine getiriyorlardı.
Böyle bir imajinasyon içindeydiler. İmajinatif bir gerçeklik içinde
yaşıyorlar ama bunun bir illüzyon, bir imajinatif yaratım olduğunu fark
etmiyorlardı. Tıpkı spatyomun alt boyutlarına geçen ve henüz
öldüklerinin farkında olmayan varlıkların içinde yaşadığı imajinatif
dünyadaymış gibi görünüyorlardı. Onlara, “artık o bedenlerde değilsiniz,
öldünüz” dediğim anda ellerindeki her şeyi bir anda bıraktılar ve
“gerçekten mi?” dediler. Evet, “gerçekten öldünüz, artık o bedenlerde
değilsiniz ve isterseniz atalarınızın boyutuna gidebilmeniz için sizlere
rehberlik edebilirim” dedim. Hiç tereddüt etmeden kabul ettiler.
Ancak
B’nin sağ omzundaki varlık, hala o iki varlıktan korktuğunu ve onlarla
birlikte gitmek istemediğini söyleyip duruyordu. Onu da ikna etmeyi
başardım, artık kendisine zarar veremeyeceklerini anlaması, aslında
hepsinin ortak amaçlarının artık yukarılara, ışığa gitmek olduğunu
anlaması biraz zaman aldı. O iki varlıktan korkup durana özel bir koruma
temin edip, korktuğu varlıkları yavaş yavaş yanına yaklaştırdım. Onlar
yaklaştığında “aa aslında korkacak bir şey de yokmuş, meğer onlar da
çaresizlik içindelermiş ve gitmek istiyorlarmış” dedi. Daha sonra o
alanda bulunan tüm bedensiz varlıklar için bir ritüel oluşturduk.
Hepsine birden rehberlik edip yol gösterecek varlıkları çağırdım. Büyük
bir neşeyle el ele tutuşup ışığa doğru gittiler. Gitmeden önce bizlere
aktardıkları şuydu: Bizler yani ben, A, B ve D de onlarla birlikte o
tapınakta yaşamışız. Ancak tapınak göçük altında kaldığında öldüğümüzü
fark edip yükselmişiz, onlar ise orada sıkışıp kalmış. Yakın zaman önce
ise birkaçı öldüğünün farkına varıp artık gitmek istemişler ama bunu
nasıl yapacaklarını bilememişler. Nereye gitmeleri gerektiğini
bilememişler. Bu nedenle o alandaki psişik fenomenleri oluşturup A’nın
beni aramasını temin etmişler. Onlara yardım ettiğimiz için hepimize tek
tek teşekkür ettiler ve fabrikanın gelecekteki durumuyla ilgili de
birkaç mesaj verdiler. Şimdilik bu mesajların ne olduğunu söyleyemem
çünkü bunu zaman gösterecek.
Bu
arada, “onları ancak ben gönderebilirdim, o nedenle beni aramalarını
temin etmişler” gibi bir egonun söz konusu olmadığını bilmenizi isterim.
Ruhlar veya bedensiz varlıklar zannettiğimizden çok daha psişiktirler.
Onlar için önemli olan, ihtiyaç duyduklarında onlara yardım edebilecek
birilerine ulaşmaktır. Bir eşzamanlılık olarak böyle bir çalışma
gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. O günlerde İzmir’e gidecek olmamı,
İzmir’de yapacağım şifa eğitim tarihimin bu çalışmayı yapmazdan yaklaşık
iki ay öncesinden belli olması nedeniyle algılamış, fenomenleri
oluşturmuş ve beni aratmış olabilirler. O sıralarda ben İzmir’e gitmemiş
olsaydım belki de başka birilerine ulaşılacak ve ihtiyaç duydukları
yardımı yine alacaklardı. Kim bilir!
Anlattıkları senaryonun gerçekten de doğru olup olmadığını, yani
bizlerin de orada yaşamış olduğumuzu iddia edemem. Benim için önemli
olan, orada sıkışıp kalmış ruhlara yardım edebilmenin manevi değeridir.
Orada, geçmiş zamanda onlarla birlikte yaşayıp yaşamadığımızın da hiçbir
önemi yoktur. Önemli olan yardım edebilmiş olmaktır ki bunun cevabını
çalışmamızdan bir hafta sonra aldık.
Çalışmayı bitirdikten sonra hep birlikte tekrar o makinenin bulunduğu
alana gittik. Ortamın enerjisi inanılmaz bir hafiflik kazanmıştı.
Gittiklerinden artık emindik. O alanda adaçayı yakıp bir ritüel
oluşturarak alanın enerjisini dengeledim. Çalışmamızın üzerinden bir
hafta sonra müdür B aradı. Gülüyordu ve neşeliydi. “Fadime Hanım çalışma
çok işe yaradı, makine tıkır tıkır çalışıyor artık ve işler öyle bir
açıldı ki siparişleri yetiştirmekte zorlanıyoruz” dedi.
Görünen o ki varlıklar ölmüş bile olsalar eninde sonunda gerçeğe yani
içinde bulundukları realitenin şuuruna uyanıyorlar. Uyanabilenler
kendilerine yardım bulabilirken, rehberlik alabilirken henüz uyanamamış
olanlara, ölmüş olduklarını fark etmemiş olanlara da yardım eli
uzatabiliyorlar. Onların da rehberlik almasına vesile oluyorlar.
Yardımlaşma ve dayanışma yasası her boyutta işlemeye devam ediyor.
Uyanabilmişler, uyanamamışların uyanabilmesinde bir vazifeyi diğer
boyutta da yerine getiriyorlar.
Tıpkı erenlerin, evliyaların, büyük spritüel öğretmenlerin asırlar
boyunca, bu dünyaya her dönemde gelip de uyanmak isteyenlere rehberlik
etmesi, kadim bilgileri aktarması gibi. Ne mutlu yol gösterenlere ve o
yolda ilerleyenlere…
Not:
Bu çalışmaya tanıklık eden kişiler kimliklerinin mahremiyeti nedeniyle,
isimlerinin veya soy isimlerinin baş harfleriyle hiç de alakası olmayan
A, B ve D harfleriyle tanımlanmışlardır. Fabrika ortaklarıyla olan
bilgilerde de, spekülasyonlara neden olmaması nedeniyle kimi bilgiler
saklanmış, kimi bilgiler ise gerçekle alakasız bir şekilde verilmiştir.
|
|||||||||||||||||||||||||||||||