|
||||||||||||||||||||||||||||||||
|
SABRIN ÖĞRETTİKLERİ
Elisabeth Kubler Ross&David Kessler
Sabır en
zor derslerimizden biri, belki de öğrenilmesi en zorlayıcı olanıdır.
Sabrın öğrettiklerinden biri istediğinizi her zaman elde
edemediğinizdir. Bir şeyin hemen olmasını istiyor olabilirsiniz, ama
bunu bir süre elde edemeyebilirsiniz. Bununla birlikte, ihtiyacınız olan
şeyi, zihinsel yapınıza uymuyor olsa bile, her zaman elde edersiniz. Bu modern
dünyada, insanlar sıkıntıyla yaşamaya alışık değil. Sonuç ve doyum
bekleriz, hemen şimdi! Verilebileceklerinden daha hızlı yanıtlar
isteriz. İnsanlar
artık nasıl bekleyeceklerini, hatta beklemenin ne demek olduğunu bile
bilmiyor. İstediğiniz şeye istediğiniz anda sahip olmak güzel bir şey,
ama hazzın ertelenmesi becerisi de önemli. Araştırmalar çocuklara ya o
an bir kurabiye ya da bir saat içinde iki kurabiye seçeneği
sunulduğunda, bekleyebilmiş olan çocukların hayatın ileri dönemlerinde
daha başarılı olduklarını göstermiştir. Sabır açıkça önemli bir
niteliktir, yine de bu kadar çok sayıda insan mikrodalga fırınlarının
önünde “Haydi, çabuk ol!” diyerek durur ya da fotoğraflarını banyo
ettirmek bir saatten fazla sürecekse sinirlenirler. Sorun,
beklemek zorunda olmanın getirdiği sıkıntının ötesine geçer. Birçoğumuz
olup biten şeylerle oldukları halleriyle nasıl yaşanacağını, sadece
olduğu haliyle bir durumda nasıl yaşanacağını bilmiyoruz. Bize onu
değiştirmek, daha iyi yapmak zorundaymışız gibi gelir, işleri kendi
başına bırakırsak iyi olacağını düşünmeyiz. Bir şeyin yeterince çabuk
olmamasıyla onun bizim olması gerektiğini düşündüğümüz biçimde
gerçekleşmemesi arasında bir fark olduğunu düşünürüz. Ama bu iki düşünce
de aklımızın aynı köşesinden, durumun olduğu biçimiyle yanlış olduğu
yargısından gelmektedir. Sabırsız olmak bize ne kazandırır ki? Sabrın
anahtarı her şeyin iyi olacağını bilmek, bir amaç, bir plan olduğu
inancını geliştirmektir. Bunu unutmak kolaydır, bu yüzden de birçok
kişi, kendi kusursuz zamanlarında gerektikleri gibi sonuçlarına varacak
olan durumları kontrol etmeye çalışır. Yaşamın sonunda bile bazı kişiler
ölümün yaklaştığını kabul ederken, bazıları sabırsızlaşır ve bunun ne
zaman gerçekleşeceğini bilmek ister. Kendileri hazır olmadan önce
ölmeyeceklerini işitmek kuşkularını, kaygılarını yeniden giderir. Bu ölüm
için de yaşam için de geçerlidir. Olayların beklendikleri biçimde ve
kendi zamanlarına göre geliştikleri anlayışını geliştirip güven
duygusunu bulduğunuzda, size hazır olmanızdan önce herhangi bir hayat
deneyimi sunulmayacaktır. Öyleyse rahatlayabilirsiniz. Felsefi
açıdan bakıldığında, sabır düzenli olarak kullanılması gereken bir kasa
benzer, çalıştırılmalı ve güvenilmelidir. Bu kası her gün
karşılaştığımız durumlarda -çayın mikrodalgada ısınması için bir iki
dakika daha kalmasına izin vermek gibi- az kullanırsak, hayatın büyük,
zorlu mücadeleleri sırasında bizi destekleyecek güçlü bir kasımız olmaz.
İyileşmenin her zaman iş başında olduğuna dair derin bir inanç
geliştirmenin bu kadar önemli olmasının nedeni işte budur. Zihin her
zaman olayları değiştirmeye çalıştığı için, bu olayların tamamen
gerektikleri gibi gerçekleştikleri konusunda kuşkularımızı gidermeliyiz.
Zihin,
koşullarımızı değiştirmenin bize huzur getireceğine inanmak ister. Zihin
bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünür. Ama gerçek, büyük bir sabrın
büyük bir huzur ve iyileşme getireceğini bilerek o an oldukları haliyle
koşulların içinde de rahatlayabileceğimizdir. Sabırlı
olmak kurban olmamız gerektiği anlamına gelmez. Sabırlı olmak güçsüz
olmak anlamına da gelmez, berbat koşullar altında kötüye kullanılmaya ya
da acı çekmeye dayanmak zorundayız demek de değildir. Aynı zamanda
sırtımızı kendi gücümüze dayayabilir ve sabırlı olabiliriz. Hepimizin
kendi gücünü bulması önemlidir; mağdur ediliyorsak ayağa kalkmalı ve
“Hayır, bu doğru değil,” demeliyiz. Ancak yaşam bazı şeyleri zorla kabul
ettirdiğinde, durumun olduğu biçimiyle o durumun içinde gevşemek için
bir yol bulmamız gerekir. Hayat
herkesin yaşadığı bir yaşantılar dizisidir. Biz görmesek bile yaşanan
her şeyin bir nedeni vardır; yaşananların bir amacı vardır. Meydana
gelen her şey bizim gereksinim duyduğumuz dersleri alabileceğimiz bir
biçimde gerçekleşir. Ancak, sabırsızlıkla “Bunu sevmiyorum! Değiştirmek
istiyorum!” diyerek bağırırken bu dersleri öğrenmek bizim için zordur.
Bazen bir şeyi yadsımaktan, o şeyden yakınmaktan ya da onu değiştirmeye
çalışmaktansa sadece o şeyi yaşarız. Her
deneyim bizi daha iyi olmaya ve iyileşmeye doğru götürecektir. İşin
harika yanı bunu tam istenilen biçimde yapmak için hiçbir şey yapmak
zorunda olmamamızdır. Sadece olduğu biçimiyle hayatı yaşarız. Sabırlı
olmanın ilk adımı olayları belirleme ya da değiştirme ihtiyacından
vazgeçmektir. Bu, öyle düşünmesek ya da öyle görmesek bile bazı işlerin
öyle olmalarının bir nedeni bulunduğu konusunda bir farkındalığa sahip
olmaktır. Bir şey
değiştirilebilir değilse, o şeyi bozuk değil gibi görmeye çalışın.
Olayların ortaya çıkışına ve işleyiş sürecine dair bir parça inanç
bulmaya çabalayın. Olayların bizim yardımımıza gereksinimleri olduğuna
inanmamıza karşın, dünyada meydana gelen şaşırtıcı olayların büyük bir
çoğunluğu bizim katkımız, müdahalemiz ya da yardımımız olmadan
gerçekleşmektedir. Vücudumuzdaki hücrelere bölünmelerini, bir kesiğe
iyileşmesini söylememiz gerekmez. Dünyada bir güç vardır. Her olayın,
her şeyin, bizim bunu fark etmediğimiz ya da görmediğimiz durumlarda
bile, iyiye gittiğine güvenin. Bu inançtır. Sabırlı olmak inançlı
olmaktır. İnançta,
yaşanan hiçbir şeyin boşa gitmediğini unutmayın. Yaşamının sonundaki pek
çok kişi yaşadıkları kötü şeyleri bile değiş tokuş etmek istemeyecektir,
çünkü her şeyi başlarına gelenlerden öğrenmişlerdir. Yaşadığınız her
şey, hayattaki her fırtına mükemmel bir sizin doğabilmesi için meydana
gelir. Olaylar sizin için çok hızlı ya da çok yavaş gelişiyorsa, sizin
düşündüğünüz zamanlamanın her zaman en iyisi olmadığını ve bir plan
olduğunu unutmayın. Gevşemeye ve yaşamın görünmesine izin verebilecek
durumdasınız. Bir şeyi
yapabilecek durumda olmak demek, bunun bizim verebilme yeteneğimizin
sınırları içinde bulunduğu anlamına gelir. Bu, beklemek için zaman, araç
ve cesaretimiz olduğunu bilerek gevşeyebilme ve duruma uyabilme
yeteneğimizin sınırları içinde olduğunu hatırlatan bir şeydir.
Beklenecek hiçbir şey olmayabileceğini, bunun belki de tam da olması
gereken bir durum olabileceğini hatırlamak gerekir. Tıbbi müdahale
görmekte olan kişi anlamına gelen hasta (patient) adıyla sakin,
soğukkanlı bir biçimde dert ya da sıkıntıya dayanmak anlamına gelen
sabırlı (patient) sıfatının aynı olmasında bir rastlantı yoktur. İkisi
de dayanmak anlamına gelen Latince pati sözcüğünden türemiştir. Öykünün,
sağlık, iş ya da sevgi hayatımızla ilgili olduğunu düşünür ve bunu
değiştirmek isteriz. Bunun böyle şeylerle değil, doğrudan sizinle ilgili
olduğunu unutmayın. Hayatınıza ve hayatınızın koşullarına kattığınız
sevgi, merhamet, mizah ve sabırla ilgilidir. Ayrıca,
Tanrı’nın ve evrenin asıl olarak sadece durum üzerinde çalışmadığını da
unutmayın: Tanrı ve evren sizin üzerinizde çalışıyordur. Evrenin niçin
yalnızca iyi bir işiniz olması üzerinde odaklanmadığını merak
ediyorsanız, bunun nedeni evrenin her zaman sahip olduğunuz işle
ilgilenmemesidir. Asıl resim işinizden çok daha büyüktür. Evren her
zaman evli olup olmadığınızla da ilgilenmez, hayatınızda kimin olduğu ya
da olmadığından çok sizin sevgiyi nasıl yaşadığınızla daha çok
ilgilidir. Ayrıca, sadece sağlığınız üzerine odaklanmaktansa, evren
koşullar ne olursa olsun hayatı nasıl yaşadığınızla daha çok ilgilenir.
Evren kim olduğunuzla ilgilenir ve olmanız gereken kişi olmanız için
gerekeni, hangi zamanda, hangi durumda olursa olsun hayatınıza
getirecektir. Bunun anahtarı güvenmekte -ve sabırlı olmakta-
yatmaktadır. Kaynak:
Yaşam Dersleri Ege Meta
Yayınları |
|||||||||||||||||||||||||||||||