|
||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İNSANIN GİZLİ ANATOMİSİ VE ŞAKRALAR
Binlerce yıldan beri var olagelen ve her çağda küçük bir grup tarafından
ilkeleri nesilden nesile aktarılan kadim öğretilerin ortaya koyduğu
ruhsal hakikatler bugün de takipçileri tarafından bilinmekte ve hayata
geçirilmeye çalışılmaktadır. İçinde yaşadığımız çağ, hakikatin bilgisine
ve bu bilginin pratiklerini yapmak isteyenlere pek çok imkan
sunmaktadır. Geçmişte hakikati arayan bir öğrencinin bir manastırda veya
tapınakta yirmi–otuz yılda elde ettiği bilgi külliyatı bugün isteyen
herkesin uzandığında alabileceği kadar yakındır.
Bilginin, isteyene bu denli yaklaşmasında şüphesiz ki insanlık olarak
gösterdiğimiz şuur ataklarının, tekâmül yolculuğunun payı büyüktür. Her
varlık, yaşadığı her enkarnasyon sürecinde pek çok ilkeye doğru
uzanmakta, şuur ve idrak kapasitesi artınca da fiziksel duyularla
algılanan gerçekliğin tek gerçek olmadığını fark etmektedir. Bugün bu
farkındalığa ulaşamamış olanlarımız da eninde sonunda ulaşacaktır. Çünkü
her varlık tekamül eder ve ruhsal gelişim evrelerini adım adım yaşar.
Bugünkü gelinen noktada görünen gerçekliğin tek ve mutlak gerçek
olmadığını sezgileriyle anlayan, sezgilerinin peşine düşüp görünmeyen
gerçekliği bilim kanalıyla da insanlığa görünür kılmaya çalışan bilim
adamlarının sayısı gittikçe artmaktadır. Bu
bilim adamlarından biri hala hayatta olan Hiroshi Motoyama‘dır. Motoyama,
merkezi Tokyo‘da olan Din Psikolojisi Enstitüsü‘nü kurmuştur. Bu
enstitünün Amerika ve başka ülkelerde de şubeleri vardır. Motoyama,
yaklaşık elli yıldan beri yoga yapan ve yoganın kazandırmayı
hedeflettiği ruhsal içgörüleri hayata geçiren gerçek bir ruhsal
şifacıdır. Felsefe ve klinik psikoloji dalarından doktora derecesiyle
mezun olan Motoyama, insanın enerji bedenlerinin ve enerji bedenlerdeki
enerji merkezleri olan şakraların varlığını ölçebilen cihazlar
geliştirmiştir. Durugörü yeteneğiyle algılayabildiği duyularötesi
gerçekliği insanlık için görünür kılmayı vazife edindiğini söylemekte ve
bu yolda çalışmalarını sürdürmektedir. Bilimsel çalışmalarındaki yol
göstericiliğin alın şakrasına yoğunlaşmak suretiyle edindiği bilgeliğe
dayanmakta olduğunu itiraf etmektedir. Bilimsel araştırmalarında
fizyolojik kayıt aygıtları olan AMI ve Şakra Aletini kullanmaktadır. Bu
aletleri kullanarak uzun yıllar yoga çalışmış insanlardan çıkan zayıf
ışığı ve şakraların elektriksel varlıklarını ölçmüştür. Bunu, karanlık
bir odada düşük ışık düzeyli bir kamera yardımıyla yapmıştır.
Motoyama AMI ve Şakra Aleti sayesinde sıradan bireyler ile
yogilerin ve üstatların poligrafilerini ve EKG’lerini kaydedip
karşılaştırmıştır. AMI
testlerinin sonucunda elde edilen bulgularda, psi yetenekleri duyular
dışı algılama temelli olanların mide, dalak, böbrek ve idrar kesesi
meridyenlerinde gözle görünen farklılıklar tespit etmiştir.
Şakra Aleti ile Asya’da yoga çalışmaları yapmış olan Dr. Tebecis
üzerinde inceleme yapmıştır. Dr. Tebecis’in denek olduğu çalışmada solar
pleksus ve kalp şakraları seçilmiş. Bu şakraların önündeki elektrik
titreşimleri toplam üç dakika boyunca gözlenmiş. Her biri bir dakika
olmak üzere üç farklı devre gözlenmiş. Şakraya konsantre olmadan önceki
devre, konsantrasyon sırasındaki devre ve konsantrasyon sonrasındaki
devre. Şakraya konsantrasyon sırasında, konsantrasyon öncesi ve
sonrasındakine göre artan ölçüde bir titreşim yoğunluğu izlenmiştir. Bu,
bir şakraya zihinsel yoğunlaşmanın onu harekete geçirerek artan oranda
enerji yaymasını sağladığı yolundaki düşünceyi destekleyen deneysel bir
kanıttır.
İnsan Bedeni ve Gizli Anatomisi
Çevremizdeki her şey enerjinin yoğunlaşmış formu olan atomlardan
oluşmuştur. Bütün cisimler ve canlı organizmalar çevreyle sürekli bir
enerji alışverişi halindedir. Canlı organizmalar madde ve enerji
dönüşümünü gerçekleştirebildiği sürece canlılık dediğimiz özelliklerini
korur. Adına beden dediğimiz bu mükemmel organizasyon dışarıdan aldığı
materyalleri ihtiyaçlarına en uygun biçimde enerjiye dönüştürüp bu
enerjiyi en uygun yerde kullanabilecek şekilde programlanmıştır. Bu
görüş gerek fizik biliminin gerekse biyolojinin deneysel çalışmalarına
dayalıdır.
Ancak M.Ö dönemlerden günümüze kadar gelmiş olan ve son yıllarda bazı
bilim adamlarınca da deneysel çalışmalar sonucu ispatlanabilen başka bir
görüş daha vardır. Bu
görüş ise şunları öne sürer:
“canlılık yalnızca algılayabildiğimiz fizik düzey etkileşimleriyle değil
aynı zamanda tüm evrene yayılmış bir yaşam enerjisi ya da vital güç
yardımıyla sürmektedir. Bu enerji ya da güç alanı var olmaksızın fizik
yaşam var olamaz.”
Canlı ve cansız her varlığın çevresinde çıplak gözle görülemeyen bir
enerji alanı vardır. Bu enerji alanına genel olarak aura denir. Atomik
yapısı olan her şey bir auraya, kendisini çevreleyen bir enerji alanına
sahiptir.
Canlı maddenin atomları, cansız
maddenin atomlarından daha aktiftir ve titreşimleri daha yüksektir. Bu
nedenle ağaçların, bitkilerin, hayvanların ve insanların enerji alanları
daha kolay saptanabilir ve görülebilir.
Olağan durumlarda insanın enerji alanı, yalnızca bu konuda gelişmiş bir
yeteneğe sahip olan kişilerce görülebilmektedir. Bazı bireyler doğuştan
bu yeteneğe sahiptir. Bazen bu yetenek, kişinin yaşamının belirli bir
anında kendiliğinden ortaya çıkabilir. Bazılarında ise, genellikle
spritüel nitelikteki bazı uygulamalar ve disiplinlerle geliştirilebilir. Tüm
kadim öğretilerde ve çeşitli kültürlerin geleneklerinde insan bedeninden
dışarı taşan ve durugörü yeteneği olan psişik insanlar tarafından
gözlenebilen enerji alanına aura veya enerji beden denmiştir. Bedene
hayatiyet kazandıran ruhi enerji 5000 yıllık geçmişe dayanan Hint yoga
ekollerinde prana, Çin tıbbında ise Ch’i veya ki olarak
adlandırılmıştır.
Tantra yoga öğretilerine göre insanın üç bedeni ve onlara bağlı olan ve
her biri varlığın üç ayrı boyutunda olmak üzere üç zihni vardır. Bu
beden ve zihinler, farklı varlıklar değil organik bir bütünün
parçalarıdır. Her biri kendi boyutu için gerekli ve bu boyuta özgü prana
türü tarafından korunur. Her beden-zihinde prana akışı’nı kontrol etmek
için enerji merkezleri ve bir enerji kanalları sistemi vardır. Bu
kanallara nadi, onları kontrol eden merkezlere de şakra adı verilir. Bazı
ekollerde ise insan bedeninden dışarı taşan auranın yedi katmanı vardır.
Bu katmanların ilk dördü; astral beden, duygusal beden, mantal beden ve
kozal beden olarak adlandırılır.
İnsanın gizli anatomisi deyince;
aura veya auranın katmanları olarak algılanan enerji bedenler, nadi
denilen enerji kanalları ile şakralar akla gelir. İnsan dediğimiz
sistem, fizik ve fizik ötesi boyutlarıyla bir bütündür. Bu bütünlüğün
görünür olan fizik yanı bilim kanalıyla pek çok yanıyla bilinir
kılındığı halde fizik ötesi alanı
Enerji Merkezleri: Şakralar
Şakralar daha yüksek boyutlardan gelen hayat enerjisini alıp
dönüştürerek fizik bedene aktarır. Şakralar harekete geçirilip
uyandırıldıklarında insan sadece varoluşun daha yüksek alemleri hakkında
bilgilenmekle kalmaz, ayrıca bu alamlere girecek ve sonra da daha aşağı
boyutları destekleyip onlara hayat verecek gücü de kazanır. İnsanın enerji alanında yedi tane ana şakra ile sayıları farklı ekollere göre değişen ikincil şakralar vardır. Bu yedi şakra tarafından soğurulan prana, nadi ağı tarafından fizik ve enerji bedenlere dağıtılır. Şakraların, omurgada bulunan merkezi kanala bir çiçeğin sapları gibi görülen kanallar ile bağlandığı kabul edilir.
Kök şakrası
Kuyruk sokumunun altında cinsel organla makat arasında bulunur.
Genellikle kırmızı olarak gözlenir. Kundalini denilen enerjinin kök
şakrada uyuduğu kabul edilir. İçgüdüsel faaliyetlerin sağlıklı olmasını
ve cinselliği düzenler. Yaşama isteğimizle ilgilidir ve bedene fiziksel
canlılık desteği verir. Duygusal ve psikolojik travmalar kök şakranın
düzensiz çalışmasına neden olur. Bu nedenle yaşama sevincinde azalma,
halsizlik ve yorgunluk, isteksizlik olduğu kabul edilir.
Karın altı şakrası:
Cinsel organın bittiği yerde karnın alt tarafında bulunur. Hırs ve
arzularla ilgili fonksiyon görür. Hayatsal faaliyeti düzenler. Cinsel
organlara ve bağışıklık sistemine enerji desteği verir. İdrar sistemini,
adrenalin bezlerini kontrol ettiği düşünülür. Uyandırıldığında psişik
yetenekler artar. Psikokinezi yeteneği güçlenir.
Mide
’solar pleksüs’ veya güneş sinirağı şakrası:
Göbek deliği civarında bulunur. Mide, karaciğer, safra kesesi, pankreas,
dalak ve sinir sistemine enerji desteği verir. Sindirim faaliyetlerini
düzenler. Sezgilerimizle ilişkilidir. Evrende kim olduğumuzla ilgili
duyularımızı güçlendirir.
Stres veya duygusal problemler,
heyecan, kızgınlık, korku, sevgi gibi titreşimleri düzenler. Diğer
varlıklara olan sevgi hissini güçlendirir. Uyandırıldığında trans
medyumluğu, durugörü, telepati, ruhsal içgörü gibi yetenekleri harekete
geçirir.
Kalp şakrası: İki
göğsün ortasında bulunur. Kalp, akciğer, timüs bezi, akciğer–mide siniri
ve sırtın üst kısmına enerji gönderir. Fizik bedenin zinde olmasında
rolü vardır. Yüksek bilinç boyutları, sevgi, irade ve var olma anlayışı
ile ilintilidir. Ruhsal değişimde esas etmendir. Tüm şakra sisteminin
bütünleşmesini sağlar. Sevgi ve irade dengede olduğu zaman iyi çalışır.
Uyandırıldığında sürekli bir iyimserlik hali yaşanır. Psişik şifa gücü
artar. Uzaktan şifa yapılabilir. Şifacı ruhsal enerjiyi ve kendi astral
bedenini başka birinin astral bedenine yönlendirip onun bedeninde
iyileştirici etkiler sağlamaya muktedir hale gelir. Diğer varlıkları
kendi enerji alanı içine alabilir. Canlı altın sarısı ve yeşil
renklidir.
Boğaz Şakrası:
Boğazın ön tarafında bulunur. Tiroit ve paratiroit bezlerine, bronşlara,
akciğere enerji sağlar. Şarkıcılarda, konuşmacılarda daha parlak ve
hızlı hareketlidir. Kendini ifade etmeyle ilişkilidir. Gümişi mavi
renktedir.
Uyandırıldığında fizik ötesi boyutlar; geçmiş, gelecek ve şimdi bir
arada görülebilir. Bir varlığın geçmiş hayatları algılanabilir. Her
şeyin geçiciliği idrak edilir. Sesin majik etkisini sağlar.
Alın şakrası:
Alında bulunur. Hipofiz bezine, beynin alt kısmına, kulak, burun ve
sinir sistemine enerji sağlar. Mavi mor renklidir. Pek çok ekolde üçüncü
göz denir. Uyandırıldığında durugörü mümkündür. Ulusların ve dünyanın
karması açıkça görülebilir. Bireylerin karmasını değiştirme gücü
verebilir. Daha üst düzeylere tekâmülü sağlar.
Taç veya tepe şakrası:
Başın tepesinde bulunur. Genellikle beyaz veya mor renkli tanımlanır.
Beyne ve özellikle epifiz bezine enerji gönderir. Bu şakra sağlıksız ise
diğer tüm şakralarda da düzensizlik olur. Diğer şakralara göre
ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bireyin spritüel niteliğini ve şuur
durumunu gösterir. Bireyin şuurlu evrim düzeyini açığa vurur.
Uyandırıldığında, doğrudan bilme, durugörü deneyimi daha çok güçlenir.
Başkalarını çok rahat etkileyebilme yeteneği kazanılır. Özellikle ruhsal
şifa yeteneklerini güçlendirir. Bedenli varlıklara musallat olmuş
bedensiz varlıklar ile irtibat kurularak onların ikna edilmesi sağlanır.
Obsesyon dahil pek çok hastalık iyileştirilir.
Nadiler: Enerji Kanalları Bazı
öğretiler bedende 72.000, bazı öğretiler ise 340.000 nadi olduğunu
söyler. Bunlardan 10, 12 veya 14 nadinin çok önemli olduğu kabul edilir.
Bunların içinde ise üç ana nadiye özel önem atfedilir. Suşumna, İda ve
Pingala. Bazı kaynaklar suşumnanın omuriliğe, ida ve pingalanın da
omuriliğin iki tarafındaki sempatik sinir sistemi ana hatlarına karşılık
geldiğini söyler.
Upanişadlar ve diğer kaynaklara göre ise suşumna, omuriliğin merkez
kanalında yer alır. İda ve pingala da kök şakrasının iki tarafında
başlayıp her iki burun deliğinde sona erer. Fizik bedendeki nadiler ile
akupunktur meridyenleri temelde aynı şeyler olarak kabul edilir.
Şakraların Uyandırılması
Şakraları uyandırmaya yönelik
olan yoga hareketleri yani mudralar vardır. Bu yöntemler çok eski
çağlardan beri yoga ve çeşitli ekollerde uygulana gelmiştir.
Bilinen kaynaklardan biri 10. yy. da Guru Goraknath tarafından
yazılan bir kitapçıktır. Bu
kitapçıkta da anlatıldığı gibi mudra ve asana denilen beden duruşları
gevşeme, konsantrasyon ve nefes egzersizlerine dayanır. Genel anlamda “mudra”
terimi bütün şakra uyandırma yöntemlerini içerir. Bunlar sadece vücut
hareketleri değil, öğrencinin içsel varlığında güçlü bir psişik etki
oluşturarak ruhsal ilerlemesini kolaylaştırır. Başlıca amaç; kundaliniyi
uyandırmak, astral boyutta prananın farkında olup üzerinde kontrol
sahibi olmak ve çeşitli paranormal yetenekler geliştirmektir. Gelişen
paranormal yetenekler aynı zamanda hem bireyin bedenindeki
rahatsızlıkları giderir hem de bu birey ruhsal şifa uygulamaları
yapabilir. Pranayı kendi iradesiyle süptil şakralar ve nadiler yoluyla
iletebilir.
Asananın anlamı, vücut ve zihnin rahatlayıp bütünleştiği sabit bir
“duruş” tur. Birkaç yüz asana günümüze kadar gelmiş ve bunlardan yalnız
84 tanesi kitaplarda tarif edilmiştir.
Şakraları iyi bir rehber denetiminde uyandırmayan bireyleri çok çeşitli
tehlikeler bekler. Öyle ki birey uyandırılmış kundaliniyi ve şakrayı
denetleyemezse ölebilir.
Şakraları doğru yöntemlerle uyandırıp çalışır hale getiren bir kişi,
varoluşun daha yüksek evrelerine ulaşır. Şakraların açılması kişiyi
ilahi dünyaya, diğer bir deyişle yüce benliğin dünyasına taşır. Her
teknikte olduğu gibi gerek yoga uygulamalarında, gerek meditasyon ve
şifa çalışmalarında etkili ve kalıcı sonuçların elde edilmesi için,
yetkin bir öğrenmenden gerekli bilgiyi ve uygulama pratiklerini öğrenme,
düzenli uygulama ve özdisiplin şarttır. Bir metodun doğru bir şekilde ve
sonuca ulaşmayı sağlayacak kadar yeterli sürede uygulanmamasından dolayı
elde edilemeyen pratik beceriler, o teknik ve metodun yanlış, eksik veya
işe yaramaz olduğunu değil uygulayıcının sabırsız, özdisiplinden yoksun
ve kendi iç enerjilerini kristalize edemediğini gösterir.
Kaynak: Şakra Teorileri
Yazan: Dr. Hiroshi Motoyama Ruh
ve Madde yayınları |
|||||||||||||||||||||||||||||||